24 Aralık 2007 Pazartesi

Yönetmen Zeki Demirkubuz'dan Dizilere Eleştiri



Yönetmen Zeki Demirkubuz, Son Dönemde Türk Sinemasının ve Türk Dizi Filmlerinin Sayıca Artmasına Değinerek, Teknolojik Olanakların Artmasıyla İnsanların Böyle Bir Yönelime Girdiğini Söyledi.


Yönetmen Zeki Demirkubuz, son dönemde Türk Sinemasının ve Türk dizi filmlerinin sayıca artmasına değinerek, teknolojik olanakların artmasıyla insanların böyle bir yönelime girdiğini söyledi.

Filmlerin sayı olarak artmasını anlayamadığını belirten Demirkubuz, dizi filmlere sektörel olarak baktığında, bu sektörün ''kalıcı bir geleneği olacakmış gibi durmadığını'' söyledi.


Demirkubuz, dizi film sektörünün endüstriyel olarak kendini geliştirmediğini, sinemadakiler gibi bir altyapıya kavuşmadığını belirterek, "Anlatılanlara içerik olarak da bir ilgi duyduğumu söyleyemem, hatta teknolojinin bu kadar gelişmiş olmasına rağmen pek çok diziye baktığımda bugün 60'lardaki 70'lerdeki Türk sinemasının niye o kadar aşağılandığını anlayamıyorum. Çünkü bunlar çok daha beceriksiz geliyor bana, yani oyunculuk olarak, ışık olarak, insani şeyler olarak. Tamam high definition (yüksek teknolojiye sahip) kameralar kullanılıyor, güzel kurgu teknikleri kullanılıyor ama mesele olarak, hikaye olarak 30-40 yıl öncesinin Türk sinemasından daha geri bir noktada. Hatta ben şimdi onları çok daha değerli buluyorum. Hiç olmazsa onlar başka bir duyguyu uyandırabiliyorlardı. Onlar benim geçmişimdi, çocukluğumdu. O yüzden daha sempatik geliyor bana" dedi.

Kendisine, dizi film tekliflerinin de geldiğini belirten Demirkubuz, ancak çekmeyeceğini bildikleri için bu tekliflerin eskiye göre azaldığını da sözlerine ekledi.

Sinemayı ''mucizevi bir şey'' olarak gördüğünü belirten Demirkubuz, ''bu yüzden çok daha basit olup da anlaşılmaya muhtaç olan, ya da anlatmaya değer görülmeyecek şeyleri anlatmak bana daha doğru geliyor'' dedi.

Son dönemde en çok Ezel Akay'ın yönetmeliğini yaptığı ''Hacivat, Karagöz Neden Öldürüldü'' adlı filmi beğendiğini belirten Demirkubuz, ''Eve Dönüş'', ''Babam ve Oğlum'' gibi filmlerin yapılması gerektiğini, ancak meselenin anlaşılması konusunda daha itirafkar, mevcut konuyu çok da duygusallaştırmadan koyma becerisi gösteren filmlerin kendisini daha çok etkileyeceğini kaydetti.

Demirkubuz, politik konulu bir film çekmeyi düşünmediğini, siyasi içerikli olayları insanların anlaması için kendisine ihtiyacı olmadığını belirtti.

(Anadolu Ajansı) 24.12.2007 10:57 [1147842]

14 Eylül 2007 Cuma

ABD'nin 'Kader'i Demirkubuz'un elinde

ABD'nin 'Kader'i Demirkubuz'un elinde

FILM Society of Lincoln Center'ın, ArteEast, The Moon and Stars Project ve Altyazı Dergisi işbirliğiyle düzenlediği Zeki Demirkubuz Ret-rospektifi, 19-24 Eylül tarihlerinde New York'ta bulunan Walter Reade Theather'da gerçekleştirilecek. Zeki Demirkubuz'un kendisinin de katılacağı, Mayıntarlalan: Zeki Demirkubuz'un Karanlık Öyküleri başlıklı etkinliğin açılışı 21 Eylül'de Demirkubuz'un son filmi Kader'in gösterimiyle yapılacak.

BİR DE KİTAP VAR

New York Film Festivali'nin düzenleyicisi olan Film Society of Lincoln Center; NewYork'ta Ortadoğu filmlerini desteklemek ve tanıtmak üzere kurulmuş olan ArteEast ve Türkiye ile ABD arasındaki kültürel işbirliğini geliştirmek amacıyla 2002'den beri hizmet veren The Moon and Stars Project'in birlikte gerçekleştirdikleri etkinlikte, Zeki Demirkubuz'un filmlerinin gösterimlerinin yanı sıra Zeki Demirkubuz, Lincoln Center'ın program yöneticisi Richard Pena, ve Altyazı'dan Zeynep Dadak'ın katılacağı bir panel de gerçekleştirilecek.

Altyazı'nın bu etkinlik için içeriğini sağladığı İngilizce kitap da etkinlik sırasında katılımcılarla buluşacak. Altyazı yazarları tarafından, Zeki Demirkubuz sineması ve filmleri üzerine yazılmış yeni yazıların yanı sıra Demirkubuz ile yapılmış kapsamlı bir röportajın olduğu kitapta; Richard Pena, Film Comment dergisinden Olaf Möller ve L'Humanite gazetesinden Emile Breton gibi isimlerin yazmış olduğu yazılar bulunuyor. Birgün

12 Eylül 2007 Çarşamba

Altın Portakal jürileri açıklandı


19-28 Kasım tarihlerinde gerçekleşecek Antalya Altın Portakal Film Festivalinin jürileri dün Ortaköy Anjelique Bar’da açıklandı.
44. Antalya Altın Portakal Film Festivali jüri üyeleri açıklandı.TÜRSAK ve AKSAV’ın ortak düzenlediği Festival, 44. yılında da sinema tutkunlarını özgün filmlerle ve dünyaca ünlü isimlerle buluşturacak.

Düzenlenen kokteylde jüri üyelerini TÜRSAK Vakfı Başkanı Engin Yiğitgil açıkladı ve sahneye davet etti. 44. Antalya Altın Portakal Film Festivali Ulusal Jüri’nin başkanlığına Genco Erkal seçilirken, diğer jüriler de Cem Yılmaz, Lale Mansur, Hale Soygazi, Fadik Sevin Atasoy, Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz ve Abdullah Oğuz oldu.



DEMİRKUBUZ: DESTEK OLMAK İSTEDİM

Geçtiğimiz yıl Altın Portakal’a ‘Kader’ adlı filmi ile katılan ve ‘en iyi film’ ödülünü alan Zeki Demirkubuz, bu sene jüri seçilmesiyle ilgili hislerini şöyle anlattı: “Türk filmlerinde jürilik nasıl oluyormuş merak ediyordum. Biraz o merakımı gidermek istedim. Antalya Film Festivali son 3 senedir çok önemli işler yapıyor. Ona da elimden geldiğince destek sunmak istedim.”

FESTİVAL, YOL, SU, ELEKTRİK OLARAK DÖNECEK!
Abdullah Oğuz

‘Mutluluk’, ‘Asmalı Konak’ ve ‘O şimdi Mahkum’ gibi sevilen filmleriyle Türk sinemasına önemli katkılarda bulunan Abdullah Oğuz da Antalya Film Festivali’nde gözle görülür bir ilerleme olduğunu söyledi ve ekledi: “İnşallah market kısmı da iyi geçerse bu hepimize yol, su, elektrik olarak geri dönecek.”

EN “KOMİK” JÜRİ ÜYESİ...
Jürinin “en komik” ismi Cem Yılmaz, her zamanki gibi esprileriyle sahneyi şenledirdi, ve sinemadan uzak bir mevsim geçirdiğini itiraf etti. Yılmaz, “Altın Portakal jürisi olmanın vermiş olduğu sorumlulukla hareket edeceğim. Amacımız güzel filmleri öne çıkarmak” dedi.

44. Antalya Altın Portakal Film Festivali, 19-28 Kasım tarihleri arasında Hollywood ve Avrupa Sinemasının ünlü isimlerini de ağırlayacak.

Kaynak: NTV-MSNBC

7 Eylül 2007 Cuma

Benim için fark etmez

"http://www.altyazi.net/mayis02/haberler/yazgi.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.
Sinem :Benimle evlenmek ister misin?

Musa: Benim için fark etmez; ama sen istiyorsan
evleniriz.

Sinem: Peki, beni seviyor musun?

Musa: Bilmiyorum.

Sinem: Öyleyse neden evleneceksin?

Musa: Bunun bir önemi yok, istersen evleniriz.

Sinem: Evlilik ciddi bir iştir.

Musa: Değildir.

Sinem: Bu teklifi başka bir kadın yapsaydı kabul
eder miydin?

Musa: Ederdim herhalde.

Sinem: Peki sence ben, seni seviyor muyum?

Musa: Bunu hiç düşünmedim.

Sinem: Seninle evlenmek istiyorum.

Musa: Ne zaman istersen.

Sinem: Benim gitmem lazım.
Bu saatte nereye gittiğimi merak
etmiyor musun?

Musa: ....

ZAMAN

"http://www.altyazi.net/mayis02/afis/itiraf.jpg" grafik dosyası hatalı olduğu için gösterilemiyor.

Harun: benimle gelir misin?
Nilgün: ya olup bitenler?
Harun: olan oldu, her şey gelip geçiyor.
Nilgün: hiçbir şey geçmiyor. geçen yalnızca ZAMAN.
Harun: başka çaresi mi var?

Masumiyet


"bu kaltakla aynı mahallede büyüdük. mevlanakapı’da. babası zabıtaydı. alkolik hasta bi adamdı rahmetli, erkenden de gitti zaten. bu anasıyla yoksul, perişan... bizim tuzumuz kuruydu, hacı babam yapmış bi şeyler. bi de zagor vardı. bizim eski evin kiracısının oğlu. babası filimciydi yeşilçamda. cepçilik, arpacılık, her yol vardı itte. ama sevimli, yakışıklı oğlandı. bizimkine aşık etmiş kendini. ben efendi oğlanım, okul mokul takılıyorum o zamanlar. öylece büyüdük gittik işte. ne bok varsa;hep askerliği beklerdim? dört sene kaldı, üç sene kaldı... sonunda o da geldi gittik. bizde de herkes bunu bekliyormuş; gelir gelmez yapıştılar yakama. ev düzüldü, kız bulundu, çeyiz falan filan... nikahlandık. iki taksi bi dükkan verdi peder. dükkanda koltuk moltuk satardım. bi gün bu orospu çıkageldi. hiç unutmam, görür görmez cız etti içim. böyle basma bi etek dizine kadar, çorap yok, üstünde açık bi bluz, saçlar maçlar... pırlanta anlayacağın. şunun bunun fiyatını sordu, dalga geçti benimle. kanıma girdi o gün. tabii taktım ben bunu kafaya. ertesi gün bi soruşturma... dediklerine göre yemeyen kalmamış mahallede. ama asıl zagor’a kesikmiş. zagor’da kaftiden içerde o sıra. bi gün, süslenmiş püslenmiş; zırt geçti dükkanın önünden. yazıldım peşine. tuhafiyeciye girdi, pastaneden çıktı; minibüs otobüs, geldik sağmalcılar’a; benim içimde bi sıkıntı. işi anladım tabii: zagor’u ziyarete gidiyo. bi tuhaf oldum, piçi de kıskandım. uzatmayalım çaresiz evlendik ötekiyle. o ara zagor içerden çıktı. sonra bi duyduk; kaçmış bunnar. altı ay mı bi sene mi; kayıp. hep rüyalarıma girerdi orospu. o gün dükkana gelişini hiç unutamadım. benimkine bile dokunamaz oldum. sonra bi daha duyduk ki iki kişiyi deşmiş zagor: biri polis, ikisinin de gırtlağını kesmiş. karakolda beş gün beş gece işkence buna. arkadaşlarının öcünü alıyorlar. kaltağa da öyle... önce öldü dediler zagor’a, sonra komalık. ankara’da oluyor bunnar. bizimki bi gün çıkageldi mahalleye. zagor içerde, en iyisinden müebbet. bi sabah dükkana geldim, baktım bu oturuyo. önce tanıyamadım. anlayınca içim cız etti. cız etti de ne? tornavida yemiş gibi oldum. çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bi surat... ama bu sefer başka güzel orospu. orhan'ın şarkıları gibi. kalktı böyle, dimdik konuşmaya başladı. dedi para lazım, çok para. zagor’a avukat tutacakmış. ilerde öderim dedi. esnafız ya bizde, “nasıl?” diye sormuş bulunduk. orospuluk yaparım dedi, istersen metresin olurum. içime bişey oturdu ağlamaya başladım, ama ne ağlamak! işte o gün bu günden beri bu orospuyla tam yirmi yıl geçti. uzatmayalım, zagor’a müebbet verdiler. ama rahat durmaz ki piç! ha birini şişledi, ha firara teşebbüs; o şehir senin bu şehir benim, cezaevlerini gezip duruyo. orospu da peşinden. sonunda dayanamadım: ben de onun peşinden... önce dükkan gitti, ardından taksiler. karı terk etti, peder kapıları kapadı. yunus gibi aşk uğruna düştük yollara. iş bilmem, zanaat yok. bu durmuyo hiç. ilk yıllar ufak kahpeliklere başladı, sonra alıştı. gözünü yumup yatıyo milletin altına. gel dönelim diye çok yalvardım. evlenelim, pederi kandırırım, zagor’a bakarız: yok. kancık köpek gibi izini sürüyo itin. n’aptı buna annamadım. kaç defa dönüp gittim istanbul’a. yeminler ettim. doktorlar, hocalar kar etmedi. her seferinde yine peşinde buldum kendimi. bi keresinde döndüm, biriyle evlenmiş bu, hamile... beni abisiyim diye yutturduk herife. nedense rahatladım, ohh dedim, kurtuluyorum. bu da akıllanmış görünüyo. yüzü gözü düzelmiş, çocuk diyo başka bişe demiyo. sinop’ta oluyo bunlar. ben de döndüm istanbul’a. doğumuna yakın, zagor bi isyana karışıyor gene. hemen paketleyip diyarbakır cezaevine postalıyorlar. çok geçmeden bizimki depreşiyo gene; o halinle kalk git sen diyarbakır’a, üç gün ortadan kaybol... herif kafayı yiyo tabii. dönünce bi dayak buna: eşek sudan gelinceye kadar. kızın sakatlığı bu yüzden. sonra çocuğu doğuruyo. uzun zaman anlaşılmamış. ortaya çıkınca bi gece esrarı çekip takıyo herife bıçağı. çocuğu da alıp vınn diyarbakır’a, zagor’un peşine. allahtan herif delikanlı çıkıyo da şikayet etmiyo. ben o ara istanbul’da taksiden yolumu buluyorum. epey bi zaman böyle geçti. yine her gece rüyalarımda bu. zagor’un diyarbakır cezaevinde olduğunu duymuştum o sıra. bi gece bi büyükle eve geldim. hepsini içtim. zurnayım tabi. bi ara gözümü açıp baktım: karlı dağlar geçiyo. bi daha açtım, başımda bi çocuk, kalk abi, diyarbakır’a geldik diyo. baktım, sahiden diyarbakır’dayım. bi soruşturma... kale mahallesi vardır oranın, bi gecekonduda buldum, malımı bilmez miyim? görünce hiç şaşırmadı. hiç bişe demedik. o gece oturup düşündüm. oğlum bekir dedim kendi kendime, yolu yok çekeceksin. isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle, yol belli, eğ başını, usul usul yürü şimdi. o gün bugün usul usul yürüyorum işte"

Zeki Demirkubuz’un Karanlık Öyküleri New York’ta

http://www.europeanfilmfestival.com/EN/resimgoster.aspx?DIL=2&BELGEANAH=7984&RESIMISIM=zekidemirkubuz.jpg

Zeki Demirkubuz’un Karanlık Öyküleri New York’ta

Film Society, Zeki Demirkubuz’un yedi filmini içeren bir toplu gösterimi New York’taki sinemaseverlere sunuyor. 1969’da kurulan ve gerek Amerikan gerekse diğer ülke sinemalarını desteklemeyi, yeni yönetmenleri izleyiciyle buluşturmayı hedefleyen Film Society of Lincoln Center aynı zamanda New York Film Festivali’nin de düzenleyicisi. Ruhsal Mayın Tarlaları: Zeki Demirkubuz’un Karanlık Öyküleri başlıklı etkinlik 19-24 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Etkinlikte yönetmenin son filmi Kader’in New York’taki ilk gösteriminin yanısıra, Karanlık Öyküler Üçlemesi olarak da anılan Yazgı, İtiraf ve Bekleme Odası filmleri ve C Blok, Masumiyet ve Üçüncü Sayfa adlı filmler yer alacak. Etkinlik kapsamında, 22 Eylül Cumartesi günü saat 15.00’te Zeki Demirkubuz sineması üzerine bir de panel düzenlenecek. Yönetmen 16 Eylül’den itibaren New York’ta olacak.

Merkezin program yönetmeni Richard Pena, Nuri Belge Ceylan ve Yeşim Ustaoğlu’yla birlikte, Türk sinemasının son yıllardaki lokomotiflerinden olan Zeki Demirkubuz’un filmlerinin doğu-batı arasındaki kültürel ve politik farklılaşmayı da ortaya koyan güçlü bir sinema olduğunu söylüyor.

Etkinlik kapsamında Altyazı, Arteast ve Moon and Stars Project’in İngilizce olarak hazırladığı bir kitap da sinemaseverlerle buluşacak. New York’ta bulunan Arteast adlı örgüt, Ortadoğu filmlerini destekliyor, buradaki sanatçıların daha geniş kitlelerle buluşmasını sağlıyor. 2002’de kurulan The Moon and Stars Project ise, Türkiye ile ABD arasındaki kültürel işbirliğinin gelişmesini amaçlıyor. Türkiyeli sinemaseverlerin yakından tanıdığı Altyazı sinema dergisi ise 2001’den itibaren okuyucularla buluşuyor.